47.Bölüm-Kalem-i A’lâ Hakkında

Kalem-i A’lâ Hakkında

Bilesin ki, kâlem-i a’lâ, ayırt edicilik sûretiyle halka dönük zuhûr yerlerinde Hakk’a dönük taayyünlerin ilkinden ibârettir.

Ayırt edicilik sûretiyle demem şudur ki;

Bunlardan sonra, halkın kâlem-i a’lâda ayırt edicilik üzere zuhûru vardır. Çünkü halkın önceki tecellî yerlerinin hepsindeki zuhûru gaybîdir. Kâlem-i a’lâda vücûdu ise, Hakk’tan ayırt edilmiş aynî vücûddur.

Kâlem-i a’lâ, bir numûnedir ki, levh-i mahfûzda gereken şeyi nakşeder; akıl gibi. Çünkü, akıl bir numûnedir ki, nefsinde gereken şeyi nakşeder.

Bundan dolayı;

Bunun içindir ki, Rîsâlet-meâb Efendimiz, “Allah ilk önce aklı halk etti” ve “Allah, ilk önce kalemi halk etti” buyurmuştur.

Kalem, akl-ı evvelden ya’nî ilk akıldan ibârettir. Akıl ile kalem, muhammedî ruh için iki vecihdir. Aleyhisselâtu vesselâm Efendimiz, “Ey Câbir, Allah’ın ilk halk ettiği şey senin nebînin nûrudur” buyurmuştur. Bundan dolayı kâlem-i a’lâ, ilk akıl ve muhammedî rûh, ferd olan cevherden ibârettir.

O ferd olan cevher;

İnşaallahu Teâlâ, rûha ve ilk akla âit gereken açıklamalar, bu kitâbta kendilerine mahsûs bölümlerde gelecektir.